14 Temmuz 2008 Pazartesi

Çember

Bir çubuk alın ve kendinizi merkezde bırakacak şekilde bir çember çizin...

Düşünün ki bu çemberin içinde mutlak bir "ben" devleti var ve sınırsız özgürlüklerin sahibisiniz...

Özgürlüklerimizi davranışlarımız ortaya koyar, davranışlarımızı da ihtiyaçlarımız belirler...

İhtiyaçlarımıza yön veren de alışkanlıklarımız ve büyük ölçüde de toplumsal hareketlilik, akımlar moda vb. olabilmektedir.

Demek ki sınırsız özgürlüklerin de kökeninde toplumsal olma, sosyal olma durumu belirleyici bir faktör. Birey ve toplum arasındaki bu temel etkileşim sayesinde insan sosyal bir varlıktır. Kavram olarak "sınırsız"olan özgürlüklerin sınırlarını "başkalarının hakları" çizmektedir.

Çizilen bu sınırlar, yazılı ya da yazılı olmayan bir takım kurallları beraberinde getirmektedir. Genel geçer kuralların düzgün işlemesi ve uygulanmasıyla hukuk ilgilenir. Hukuk, toplumu oluşuran her bir bireye eşit uzaklıkta kalmak sayesinde işlerliğini evrensel kılabilmektedir.

Zaman içinde toplumun hemfikir olduğu hukuk kuralları arasında farklılaşmalar olabilir. Ancak bu durum, kişiye ya da toplumun bir kısmına özel uygulamaların yapılmasını haklı gösteremez.

Temsili de olsa kendi kendini yönetmeyi seçmiş toplumlarda birey, yasal uygulamaların bir kısmını kendi adına yürütmesi için vekiller tayin eder. Bu vekillerin görevi, yetkilendikleri andan itibaren kendisine yetkiyi verenin sözcülüğünü yapmak, onun ihtiyaçlarını karşılayacak gerekli yasal düzenlemeleri diğer bireylerin/vekillerin de onayını alarak uygulamak olacaktır.

Bunları yaparken kamuya ait kaynaklardan elde edilen gelirlerin yönetimi de yine aynı şekilde asillerden alınan yetkiler çerçevesinde ve onların yararına kullanılmak zorundadır.

Çağdaş demakrasilerde aynı yönde ihtiyaçları olduklarını düşünen bireyler, bir araya gelerek güç birliği oluşturarak, temel hedeflerine ulaşmak için kurumsal yapılanmaya giderek partileşirler.

Tüzel kişilik kazandıktan sonra da, hedeflenen ihtiyaçları karşılamak üzere üretilecek her türlü politikanın özünde diğer "çember"lere değmeden, başka özgürlükleri ihlal etmeden bir orta yol bulma zorunluluğu vardır. Bunun aksi toplumun geneli tarafından kabul görmeyeceği için zaten yürürlüğe konması aşamasında, tekrar düzenlenmek üzere iade edilecektir.

Yine çağdaş demokrasilerde temel yasal uygulamalarda toplumun tüm kesimlerinden tam mutabakat aranıyor olması, azınlıkta kalan bireylerin haklarının korunmasına yönelik evrensel bir kuraldır.

İlkesel olarak iki kişi arasındaki hukuk ile ülkeler arasında geçerli hukuk arasında uygulamada bir fark yoktur.


...
Şimdi tek kelime yazıyorum. Bir isim. Bir ülkenin ismi:

Türkiye...

Resim pek uymuyor değil mi?

Resimde rotuş yapacak olanlar da yine bizleriz. Ama önce çemberimizi çizerken daha, başka çemberlerin de varlığını kabul etmemiz gerekiyor...

İhtiyaçlarımızı belirlerken de, o ihtiyaçlara erişmek için içine girdiğimiz her türden oluşumda da seçimlerimizi akli ve ahlaki süzgecimizden geçirerek bize ve içinde bulunduğumuz topluma en fazla faydayı sağalayacak şekilde yapmamız gerekiyor...

Aman dikkat bir sonraki seferde size "bizi o mu yönetsin, bu mu yönetsin" diye sorduklarında doğru şeçimi yaptığınızdan emin olunuz.

Yaptığımız seçimlerin kişi olarak sadece kendimizi değil gelecek kuşakları da yakından ilgilendirdiğini ve bugünden onlar adına da karar vermek zorunda olduğumuzu unutmayınız.

Sevgiler.