14 Haziran 2018 Perşembe

24 Haziran'da Nasıl Oy Kullanacağını Biliyor Musun?


İstersen önce neden oy kullanman gerektiğinden başlayalım.

Yapılan en son genel seçim verileri üzerinden konuşmak gerekirse, Ülkemizde kayıtlı 56.949.009 seçmenden 48.537.695’i oy kullanmış. Yani katılım oranı, %85,23. Gelişmiş ülkeler göz önünde tutulduğunda rekor sayılabilecek bir oran olsa da, ülkemiz koşullarında, hele ki parlamentoya girmenin toplam oyların %10’unu geçmeye bağlandığı bir seçim sisteminde, potansiyelin %15’ine yakın bir seçmenin seçime katılmadığı görülmekte… Yani seçime katılmayanlar parti kurmuş olsa, parlamentonun 3. büyük partisi olacaklardı…

Yine, yapılan son genel seçimde, 697.464 seçmen, bilerek ya da bilmeyerek geçersiz oy kullanmıştır ki bunun oranı da, toplam oyun %1,2’sine denk gelmekte, özellikle 1-2 oyla kazananın belirlendiği seçim bölgelerinde sonuçları önemli ölçüde etkilemektedir.

Hem artık sayılı günlerin kaldığı 24 Haziran seçimlerinde varlık göstermeye çalışan taraflar, bu seçimi tamam mı devam mı noktasına taşıdıkları için, hem de seçimlerden birinin %50 +1 ile ipi göğüsleyecek olmasından dolayı, her zaman önemli olan 1 oyu, artık daha da önemli hale getirmiştir…

Bu seçimlerde oy kullanmak, normal koşullarda dahi topyekûn bir ülkenin önündeki 4-5 yılının nasıl yönetileceğini belirlemekte önemli olsa da, yapılan yönetim sistemi değişikliği ile, daha uzun bir dönemin nasıl şekilleneceği ile ilgili çok daha önemli, hayati bir değer taşımaktadır.


Oy kullanmak için adresine gelen seçmen bilgi belgesinde belirtilen yere, o belge ve geçerli bir kimlik belgesiyle git.

Bu seçimde, sana 2 tane oy pusulası verilecek. Biri cumhurbaşkanlığı seçimi için, diğeri milletvekili seçimleri için.



Bir tane de milletvekili seçimleri için.



Öncelikle, pusulaların arkalarının mühürlü olmasına dikkat et.

Ön yüzlerinde herhangi bir işaret, önceden yapılmış bir tercih işareti vs olmamasına dikkat et.

Her iki pusulaya da tercihini belirtmek üzere verilen mühür kullanımı haricinde, parmak izi, imza, slogan vb. başkaca bir işaret koyma.

Cumhurbaşkanlığı adaylarının yer aldığı pusulada, adayların fotoğraflarının, isimlerinin ve tercih alanının da içinde bulunduğu çizgilerin dışına taşmayacak şekilde, tercihen ilgili dairenin içine ve bir kez olmak üzere tercihinizi yap.

Bu pusulada, sadece bir adaya oy vereceksin. Başka bir aday için de tercih yaparsan, oyun geçersiz sayılacaktır.

Milletvekili seçimi için verilecek birleşik oy pusulasında ise, yine düz çizgilerle birbirinden ayrılmış alanlardaki siyasi partilerden yalnızca birini tercih etmen beklenmektedir.  Ancak partilerin seçimden önce aralarında ittifak kurmuş olmalarından dolayı, aynı ittifak içinde olanlar, birbirlerinden kesik çizgilerle ayrılmış olmakla birlikte, yine düz çizgilerle diğerlerinden ayrı tutulmuştur.

Tercih mührünü aynı ittifak içindeki partilerden birden fazlasını seçecek şekilde kullandığında, oyun o ittifak bünyesinde değerlendirilecektir.

Bir ittifak tercihinde bulunduğun takdirde, o ittifak dahilinde olmayan diğer partilerden birini ya da diğer ittifak alanını tercih ettiğin durumda, oyun geçersiz sayılacaktır.

Tercihini sadece bir parti seçerek yaptığın durumda, kullandığın oy direkt olarak ilgili partiye verilmiş sayılacaktır.

Her iki pusula için geçerli olmak üzere; tercihen pusulaları katlarken, bastığın mührün, pusulanın başka bir alanında iz bırakmayacak şekilde katlamaya özen göster, dikkatli bir şekilde zarfına koy.
Tercihini bir ittifak dahilinde, birden fazla ittifak partisini tercih etmek, ittifak alanı olarak belirlenmiş düz çizgilerin içinde herhangi bir yere mühür basmak şeklinde kullandığında, verdiğin oy, ittifak için kullanılmış sayılacak ve bu seçimde partilerin bireysel olarak aldıkları oy oranlarına bakılarak, ittifak için kullanılan oylar paylaştırılacaktır.

Örneğin; kullanılan 100 geçerli oydan A B C partileri sırayla 30, 15 ve 5 adet bireysel 15 adet de ittifak oyu almış olsunlar. Bireysel olarak alınan toplam 50 oyun %60’ını A, %30’unu B ve %10’unu C partisi almış olacağı için, ittifak için kullanılan 15 oy sırasıyla 8 oy A, 5 oy B ve 2 oy da C partisine dağıtılmak suretiyle, A partisine 38 oy, B partisine 20 oy, C partisine de 7 oy gelecek şekilde hesaplanacaktır.

İttifak ortağı partilerden herhangi biri yurt genelinde %10 seçim barajını aştığı takdirde de, o ittifaka dahil olan partiler, aldıkları oy oranının barajın altında olup olmamasına bakılmaksızın, TBMM’de temsil edileceklerdir.

Normal koşullarda oyunu kullandıktan sonra görevini tamamlamış olmana rağmen, bu seçime özel, seçimlere herhangi bir şaibe karışmasını engellemek üzere bir araya gelmiş STK’larda nasıl görev alabileceğin konusunda seni tatmin edecek ön araştırmanı yap. Oyunu kullandıktan sonra görevlendirileceğin yere git. Hiçbir şey yapmasan bile, sana ait sandıktan seçim tutanağının bir kopyasının en azından bir fotoğrafını çek, bulunsun.

Bu seçim, ülkemizde aksayan yönleri olsa da demokratik yöntemlerle yapılmış son seçim olabilir. Senden sonraki nesillerin de geleceği senin elinde…

Şaka değil.
Oyunu kullan, sonra da oyuna sahip çık.



13 Haziran 2018 Çarşamba

Sürpriz

Babam.

Çok severdi çay içmeyi, kaşarlı tost yapıp yemeyi. Dumanı üstünde çayları neredeyse bir dikişte bitirirdi. Bir keresinde of baba ağzının içi amyant mı kaplı ya, dediğimde yine kafasını geriye atıp uzun uzun gülmüştü.

Ama günde en az bir tane de kahve keyfi olurdu, caneyiyle birlikte, cam kenarındaki koltuğunda.

Gazetede önemli bir şey okuyorsa, kahvesi soğuyabilirdi, sorun olmazdı. Ama ille de sıcak severdi kahvesini de... Şimdi, hiç görmediği küçük gelini, sonsuzluğa uğurlayışımızın yıl dönümünde, böyle bir sürpriz yaptı bana da... Bunca yıl öncesinden, böylesine doğru bir karar vermiş olmanın mutluluğu ile babamın eksikliği birbirine karıştı bugün...


2 Haziran 2018 Cumartesi

Bugün Küçük Oğlum da Büyüdü :)

(yaşça) Küçük oğlum, eğitiminde bir kategoriyi daha geride bırakarak lise yıllarına başlamak için bir adım daha attı. Bir iki yan binada arkadaşlarıyla birlikte, ortaokuldan mezun olmalarını kutluyorlar. Hem de şehrin öbür tarafında... Bugün evden çıkarken böyle bir planım yoktu ama her nasıl olduysa işte, kendimi şehrin o öbür tarafında buldum :) Güvenlik nöbeti tutuyorum kendimce...

Zamanlama olarak biraz kafa dağıtsınlar diye düşünmüş okul yönetimi. İyi de etmişler aslında çünkü henüz daha esas sıkıntılı süreci yani liseye geçiş sınavını atlatamadı. Ama onu da başarılı bir şekilde geçeceğine inanıyoruz. Hele ki onun hayatıyla karşılaştırınca uzunca sayılabilecek bir süredir ana konumuz, nasıl bir yer kazanacağı iken...

Düşününce, ne kadar gerginlik yaşadığını anlayabiliyor insan. Bir yandan fiziksel olarak büyümek, bir yandan duygusal olarak hem büyümek, hem girdaplarda boğulmadan ilerlemeye çalışmak, e bir de bu, hayatının düzenini kuracağı mesleği hakkında eğitim alacağı üniversiteye en iyi şekilde hazırlanacağı liseye karar vermek, daha da önemlisi oraya girebilmeye hak kazanmak...

Çocuklarımızı çok erken zamanlarından itibaren çok acımasız bir yarışa sokuyoruz ne yazık ki... 

Doğal olarak olabilecek en iyi koşullarda eğitim almalarını ve hayata bir-sıfır önde başlamalarını istiyor insan. Ama ne pahasına... 

Neleri kaçırdığının o da farkında değil, biz de... Hayatının normali böyle olunca insan dışında kalan her koşulu anormal olarak değerlendiriyor ne yazık ki...

Uzun uzun eğitim sistemini daha doğrusu karmaşasını eleştirecek değilim ama bir şeylerin yanlış olduğu kesin.

Böyle bir ortamda genç olmak daha çok ilgimi çekiyor şu anda...

İletişimin bu kadar hayatı kuşattığı bir dünyada oğlumun sesini ne kadar duyabiliyorum. Sesini çıkartıyor mu, kendisini nasıl ifade ediyor...  Öyle kuşak çatışması birbirini anlayamamak diye bir durum olmamasına ve gözlemleyebildiğim kadarıyla diğer baba oğullara göre iyi de anlaşıyor olmamıza karşın, yine de eksik kalan bir şeyler var içimde...

Belki de sürekli bir sarıp sarmalama isteğinden kaynaklanıyordur...

Aslında yürümeyi konuşmayı nasıl öğrendiyse hayatın kalanını da kendisi deneyimleyerek öğrenecektir. Bunda şüphe yok... Da endişe var işte :)

Gözümün önünde şekilleniyor olması da ayrı heyecan verici bir durum. Abisinin (ağabeyi yazmayı da biliyorum, sadece komik geldiği için kullanmıyorum) bu zamanlarına tanık olma fırsatım olmadı mesela... 

Etrafında olup bitenlere verdiği tepkilerin içinden, yaşının etkilerini çıkarttığın zaman, bildiğin büyük adam işte :)

Akşam yemekleri sırasında haber bültenini mümkünse kapattırması, telefonuyla sürekli birileriyle iletişim halinde olması, (ki bazen ben de odasındayken mesaj gönderiyorum, bağırmaktan iyi neticede...) ara verdiği piyano çalma işine geri dönmesi, kurt köpeği istemesi :)

Hepsinin içinde kenarında köşesinde bir birey olarak haklı talepler de var, çocuksu yönler de. Yarım yüzyıla yaklaşan bu yaşımda benim de zaman zaman çocukça davrandığım doğrudur... Seviyorum çünkü...

İnsan bir iki mili saniye için bile olsa sorumluluklarından arınmak istiyor...

O ne yapmayı özleyecek şimdiden kestirmek mümkün değil ama ben, yazın öğlen sıcağında balkonda siestaya dalarken dinlediğim cırcır böceklerinin sesini özlüyorum mesela... Camlı kapının rüzgardan hafif sallanışıyla tavana yansıyan ışık oyunlarını bir de...

Bu yazıya geçen hafta başlamıştım, başta geçen sınav da 5,5 saat sonra başlayacak... O da rahatlayacak nihayet... Bir iki yıllığına ama... Sonra da üniversite çılgınlığı var sırada...

Ben nefes almaya devam edeyim de, bakarız çaresine...

Bu satırlardan babamı çokça yad etmişimdir. Şimdi de sonraki kuşağa sevgilerimi iletme zamanı.

Oğullarım sizi çok seviyorum.