Bu cinsiyetçi yaklaşıma karşı çıkan pek yok gibi ama araştırmalar tersi ya da karışık durumların olduğunu da gösteriyordur elbet. Zaten konumuz da o değil...
Deyişe yakışır bir şekilde, henüz geliştirilmemiş olsa da, ekmek elden su gölden bir durum. Doğalgaz faturası yok, ev kirası yok, trafik yok... Sabah kalkıyorsun, acıktın mı, yiyecek bir şey varsa yersin, yoksa çıkıp bulur öyle yersin... Akşam mı oldu, yetiştirecek sunumun yok, kaçırdığın dizi yok, azalan internet kotası yok... Uykun gelince bulduğun bir yere kıvrıl uyu...
Gelişmişlik zannediyoruz ama o ilk çiti çeken var ya o ilk çiti çeken... Evinin etrafını çevirip, buralar benim, geçeni fena yaparım diyen... İşte ne olduysa o ilk çitten sonra oldu zaten...
Bu ev benim. Bu tarla ailemin. Bu mahalle bizim. Bu kenti biz yönetiyoruz. Bu toprakların hepsi bizim ülkemiz...
E çık yukarıdan bir bak bakalım. Hangi birinin sınırı görünüyor... Bir tane insan görebiliyor musun o kadar yüksekteyken. Göremezsin! Yok ki...
Yine alakasız ama hazır yükselmişken araya sıkıştırayım;
Aldanma kara bulutlara,
Gecenin zifiri korkutmasın seni.
Dik tut başını.
Bil ki,
Yeterince yükseldiğinde,
Aydınlatacaktır güneş yüzünü...
Peh peh peh... Cinas mı ararsın, mürsel mecaz mı hepsi var Ya Hu! :)
Neyse... Aslında olmayan sınırların beş santimi sende kaldı, yok oradan nehir geçiyor, o nehir benim... Gibi, iler tutar bir yanı olmayan mevzular yüzünden aman efendim ne savaşlar ne savaşlar...
Değil arkadaşım. Sana ait değil!.. Hani illa ki bir aidiyetten konuşacaksak, o iddia ettiğin her neyse, o, sen, ben, baban, deden... Gördüğün görmediğin her şeyin tek bir sahibi var. Seninkisi olsa olsa kiracılık, ya da hadi muhafızlık olur... O da ömrün çerçevesinde... Öldün, o da bitti...
Hazır Yaratıcı'dan dem vurmuşken;
Aklı erip de konuşmayı becerebilen ilk insandan (dolayısıyla ilk peygamberden), son peygamberine kadar, değişik dillerde, değişik dinlerde, değişik adlarla anılan Allah, hemen hepsinde ortak olarak demiş ki; öldürme, çalma, inancından, öğretilerimden sapma, dünyadaki hayatını doğrulukla, güzellikle geçir ki sonra bana döndüğünde seni mükafatlandırayım...
Sırf yazıya döküldüğünden midir, yoksa an itibariyle dünyada yaşayan popülasyonda çoğunluğu ele geçirdiklerinden midir, artık orasını kendi bilir, aynı istikamete yönlendiren kulvarlardan üçü, neredeyse aynı lokasyonu kendileri için kutsal saymış.
Evet Kudüs'ten bahsediyorum.
Mesela, dünya küresine bir çomak batır tam Kudüs'ün olduğu yerden, kürenin öbür tarafından çıkan ucu nereye denk geliyorsa, aslında kutsiyet bakımından, o yer ile şu paylaşılamayan Kudüs, inanın bana aynıdır. En nihayetinde, "sana faydalanman için verilmiş" armuttan bir farkı yok. İyi bakman şartıyla verilmiş bedenlerinde olduğu gibi...
Neyi paylaşamıyorsun!
Niye paylaşamıyorsun!
Neden?!
Şeklini şemalini bilmediğin bir varlık adına sözde, derdin gücün şekille şükülle bir mekanı elimde tutayım... Tamam, inandığın din o topraklarda doğdu. Tamam en kıymetli hadiselerinden çoğu orada gerçekleşti. Tamam günahların en büyüğü de orada oldu. Kendini affettirmek için, senin için çok kıymetli olduğu için, ilk kez gerçekleşen bilmem kaçıncı hayırlı olayını yad etmek için orayı elinde tutmak istiyorsun.
Da... Sahibi sen değilsin güzel kardeşim.
Paylaşacaksın!
Bu kadar basit Ya Hu!
Hasılı; Kudüs, zaman geçirilmeden yönetimsizleştirilmelidir. Sahipsizleştirilmelidir. Bırakınız herhangi bir devletin başkenti olmayı, en basit belde statüsünde tutulup, ki belediyecilik işleri yapılabilsin, tamamen dini ibadetler için eşit olarak ayrılmış bir şehir haline getirilmelidir.
Bugün şu sayıda insan öldü, bu kadar da yaralı var. Bu kanıksanacak bir şey değil arkadaşım!
O ana gelene kadar senin benim gibi hayatın her aşamasından geçmiş, ve sırf ben yaptım oldu diyen bir yönetimin halt etmesi yüzünden de son nefeslerini vermişler... Yoklar yani artık...
Paylaşmayı öğreneceksin!
Bunu öğrenmek için tüketiyorsun o oksijeni...