14 Ağustos 2008 Perşembe

CAN


Merhaba,

Yazıya geçmeden önce resme bir süre dikkatlice bakmanızı isteyebilir miyim? (Büyük hali için resme tıklayın)

Ben bu fotoğraftaki çocukadamla aynı yaşlardayken tanıdığım bir dostum gönderdi bu resmi, oto sanayide çekmiş.

Okula gidip gitmediğini de bilmiyorum, adını da. Ama hadi Can'ımız olsun o bizim...

Burnunun hemen altındaki karartı yanıltmasın sizi, daha bıyıkları terlememiş Can'ın. 

Yüzündeki aydınlığı örtmeye de yetmiyor demirci çıraklığından sebep kirler.

Gözlerinde az önce ustasından yediği dayağın izi bile yok. Yalnızca, kendisiyle ilgilenilmiş olunmasının şaşırmışlığı biraz... Tebessümle yaklaşıyor, anlamaya çalışıyor nedenini...

Oyun oynaması gereken yaşını çalışarak geçirmeye zorlamış hayat onu. Hani giydiği t-shirt de olmasa, çocuk demezsiniz.

Daha dün akşam annesinin okşadığı saçlarını, incecik kollarını, kendinden beklenen büyük adam performansı için işine feda etmiş. 

O bir gününü bitirip evine dönerken, akranlarını anneleri sokaktan zor topluyor belki yemeğe oturtmak için. Can ise belki de erzağını da kendi alıyor, yastığına başını koyarken karnı aç kalmasın diye...

Yarını, arkasındaki sokak tabelası gibi çok da net görünmüyor. Ama o sıkı sarılmış hayatının daha net olması mevzusuna... Gözü gibi bakmış gözlüklerine...

Belki şimdilik hayallerini süsleyen tek şey, ileride kendi işini kurup, ustasından öğrendikleriyle bir parça daha iyi kazanmak. Çocukça hayalleri bile alınmış elinden.

Büyüdüğünde ne olacak dersiniz?

Bir kum torbası mı?

Can'ımızın kıymetini bilmemiz lazım...