2 Kasım 2013 Cumartesi

Paratoksite

Tabi ki de yanlış yazmış değilim başlığı.

Burada şair, aslında; para (maddecilik) ve toksite (kirlenme) kavramlarını bir arada kullanarak apayrı bir mesaj verme çabasındadır. Ayrıca anlamlar derinleştiğinde, durumlar kulak memesinden hallice paradoksal yolculuklara çıkmıyor da değildir hani...

Yaşadığımız ülke sınırlarıyla çerçeveleyeceğim insan topluluğu, (Türkiye ve Türk yazmaktan imtina ediyor değilim) özellikle son dönemlerde, maddiyata olan bağımlılığındaki aşırılıklarla başka bir yöne doğru akmaya başladı. Bi' haller oldu Türk insanına...

Aslında toplumun geneline yaymak ne kadar doğru, o da ayrı mesele... Ama tercihleriyle ortaya koyduğu da, yazık ki bu yönde. Bu tercihleri yaparken ne kadar özgür irade, kaç gram doğru eğitimli bilinç ile hareket eder, bu da ayrı tartışma konusu. Doğru, neye göre doğru, keza... Minicik bir tanımın bile içinden çıkılmaz bir hal aldığı bir durum.

Daha çok, toplum mühendisliğini otomatiğe bağlamış bir yönetici kadrosunun, bilinçli yönlendirmesi. Ki "siyaset etme" tanımına uyması dolayısıyla söylenecek bir söz yok. Ama yöntem ve uslubu dışında tutmak kaydıyla. Ek olarak bu ana akımın karşısında yeterli teknik donanıma sahip bir alternatifin olmayışı da cabası, bocası, bocalaması...

Sokak kavgasına karışmayan okul öğrencisi elitliği de bir yere kadar. Bir de bari elit olsa...

Başlayalım mı gayrı?

Her bulduğun boş araziye bir AVM kondur, arazi boş değilse boşalt.
Ki, rant geliri ya sana ya, yandaşına aksın.
Ki, satın almanın uyuşturucusu sokaktaki insanı tatmin etsin, meşgul etsin, borçlandırsın, büyük resimlerden uzaklaşıp küçük cebiyle uğraşsın.

İnanç alanında bilgi akışına dil engeli koy.
Ki, anlamayan yığınlar sen ne diyorsan ona inansın.
Ki, vicdanla ilgili konuları, maddeyle ilişkilendir, şablonuna uymayan her ne varsa olanca nefretini kus. Bunu yaparken inanç kanallarını koruduğun hissi yaygınlaşsın.

Eğitimle ilgili konularda hesabına gelen adımların üzerini örtebilecek kadar çok değişiklik yap.
Ki, neyin dozunu artırdığın belli olmasın.
Ki, insanların karışık olan zihinleri, çocuklarının geleceği için biraz daha karışsın.

Medyayı yönet.
Ki, o hoooo uzun hikaye...

Adaletin her mekanizmasına gir. (adil olman gerekmiyor)
Ki, adaleti sen dağıt. Daha doğru bir deyişle, hükmü sen ver.
Ki, beğenmediğin her sesi sustur.

Yerel yönetimleri elinde tut.
Ki, bak yollarda tek çukur yok diyen vatandaş, her şeyi süt liman sansın.
Ki, koyduğun her taş, yine sana ya da yandaşına katma değer olarak geri dönsün.

Bu liste uzar gider arkadaş.

Bir de ters-yüz ede ede biçilen urbamız var. Tam artık bundan ekmek çıkmaz derken bir yenisi daha ortaya atılır oldu. Daha da çıkacak anlaşılan.

İnancıma uygun yaşamak istiyorum.

E yaşa... Da, vicdanınla, şu kadar zaman önce, dünyanın belli bir bölgesinde yaşamış insanların davranış ve alışkanlıklarının nasıl bir ortak paydası olabilir?

Birey olmanın önü kesildiği sürece, insan, insan olmaktan çıkmaz mı?

Saygı duyduğumuz bir kişi, şu renk kıyafet giyer, düğmesini böyle iliklerdi. E güzel. Buyursun. Bunun inanç kavramıyla ne ilgisi var? İyi bir insan, ahlaklı bir insan, her koşulda iradesine hakim bir insan olmak mı önemli olan, yoksa dönüp dolaşıp uçkurdan geçen bir zihnin etkilenmesini baştan engelleyecek duvarlar örmek mi?

Uygulamada faz 2'ye geçildiğinin örnekleri de çaktırmadan sokaklarda dolaşıma sunuluyor, görebilene...
10 yıl önce türban kullananların sayısı bugün o dönemdekinin rahat 20 30 katı artmış durumda. Şimdi ellerde üzerinde yaldızlı Arap harfleri bulunan büyükçe kitaplar defterler var. Bildiğin kara çarşafa terfi edenlerin sayısı da şimdilik 10 yıl öncesinin türbanlısı kadar.

Ama zaman akıyor işte...

Başa dönecek olursak. Bu şekilci kirliliğin zaman geçirmeden arındırılması (detoks) lazım. Aksi takdirde normalleştikçe üzerine bir plan dahilinde yeni binalar çıkılıyor.

...

Aman da birisi yuvasına döndü diye pek bir duygulanmış da, uygulayacağı Amerikanvari seçim kampanyasında kullanılır belki diyerek göz yaşlarını tutamamış falan...

Ya Hu!